30 Ağustos 2012 Perşembe

Başlıklar konusunda çok kötüyüm

Bugün de bozduğum bilgisayarım için ağlıyorum.
Şu bilgisayarım bozulduğu günler içerisinde içimden o kadar çok yazı yazmak geçti o kadar çok yazı yazmak geçti ki anlatamam. Ama ne oldu yazamadım. Çünkü niye,  çünkü bilgisayarım pencereleri sürekli alta indiriyor. Sonra İpek her zamanki gibi ağlıyor tabii, başka yapacak şeyi mi var :(((((8 Gerçi düzeldi mi düzelmedi. Ama ben onu artık böyle kabul ettim, sürekli tıklamak sinir krizi geçirmeme sebep olmuyor artık. Klavyeme dondurma dökülmedi ama bu oldu, sanırım birilerinin bedduası tuttu hanyyy ;)))99.
Sırf biri eleştirecek diye cümle kurmaktan bile çekiniyorum bazen, sırf biri İngilizceme laf eder diye havasına İngilizce konuşan birine Türkçe cevaplar veriyorum. Özgüven düşüklüğü mü bu bilmiyorum ama biri bana laf edecek diye yapmadığım şey kalmıyor. Hele bir de o lafı duyunca bir alınıyorum, bir tripler, bir ergenleşmeler falan. Eğer o lafı edenle o sırada yakınsam triplerimle ağzına ediyorum bildiğin. Ama artık onu da yapamıyorum. Çünkü trip yaparak ağzına etmeye de çekinir oldum. Böyle eleştirilince giriyorum mağarama düşünüyorum kara kara ulan ne yetersizim diye. Çünkü neden?  Çünkü poposu boklu aptalın teki bana laf etti. Tabi İpek durur mu?  Bunun için de ağlıyor :((((88. Ağlamak lafı çok güzel. Ağlamıyorum ama kafama taktığımı dalgalı bir yolla belli etmek için ya da kafama takmadığımı dalgalı bir yolla belli etmek için, sonuçta dalgalı bir yolla bir şeyleri belli etmek için ağlıyorum demek çoğoş. Bunu açıklamayaydım iyiydi. Konudan konuya atlıyorum yine, farkındayım. Kafam çok dolu onun için muhtemelen.
İlişkiler çok abartılıyor. İlişkiler dediğim öyle sevgililik falan değil. Yani arkadaşlıklar bile çok abartılıyor. Ben abartıyordum ya da. Karşındakinin de bir insan olduğunu düşünmeden çok şey bekliyorsun sanırım. Ne bileyim yok çok umursasın, yok gerçekten seviyorsa belli etsin. Ya da belki bir şeylere tepki olarak yaptığı bir siklememezlikten hemen çıkarılan ‘ben tabi her şeyi affederim, ben tabi her şeyde buradayım, tabi umursamıyor beni çünkü ben enayiyim’ gibi bir yaftalama falan. Çünkü böyle diyince kendini ‘ben hep iyiydim, hep düşünceliydim, o beni sikti ve ben de ağladım, acı çektim,dersimi aldım’ gibi hissediyorsun.  Kendimden örneklerle konuşuyorum şu an, ben de böyle oluyor yani bu. Ama şu bir gerçek ki acı çekmek herkesin hoşuna gidiyor. Herkes hissettiği en ufak şeyi dağ yaparak anlatmaya bayılıyor. İnsanlar acı deyince ‘keşke hiç olmasa’ deseler bile yaşadıkları acılarla övünüyorlar. O acılar olmasa ne yapacaklarını bilemiyorlar. Keşke kötü bir şey başıma gelse de insanlar acısa bana, iyi davransalar; ben de şöyle yapsam böyle yapsam gibi sikko düşünceler falan alıyor başını gidiyor. Acı olmadan nasıl yaşanır bilmiyor hale geliyorlar. Ki bunun yanlışlığından bahsetmeme gerek yok sanırım.
İnsan sürekli umursanmak istiyor, kendisiyle ilgili herhangi birinin bir düşüncesini gösterdiği herhangi bir şeye ego bir kabarıyor, bir kabarıyor ki sormayın. İnsan umursanmaya muhtaç. Umursanmadığında kalkıyor sinirler havaya, öyle bir kalkıyor ki ne yapacağını bilemiyor. Yine acı çekiyor gibi triplere giriyor. İnsan duyguları yüzünden kendini aptal konumlara sokuyor. İnsan çok gerizekalı.
En ufak acıyı ‘ben bu acıyı uzun süre çekeceğim…….. ah ne kadar yazık………’ gibi değerlendiriyor. Acı çekmekten hoşnut ama acı çekerken Hollywood filmlerinde depresyona giren kızlar gibi rol yapmak hoşuna gidiyor.  İnsan çok ergen.
O en başta anlattığım ‘düzeltilmekten, eleştirilmekten korkma’ durumunda insan büyük bir etken oynuyor. Kendisi düzeltilse sinirleri bozuluyor ama birisini düzeltmenin verdiği mutluluk hiçbir şeyde yok. Birisi bir hata yapsa da düzeltsem, birisi bir hata yapsa da bir şey desem, birisinin şu yanına bir laf etsem gibi istekler alıyor başını gidiyor. Yapınca eleştirisini oh değmeyin keyfine. Seviştikten sonra sigarasını içerken yanında uyuyan kadını izleyen adamdaki huzuru hissediyor içinde. İnsan fazla iğrenç.
İnsan bir şeye sinirlendiğinde, bir inat yaptığında hiç bırakmayacağına o sinirinin hep içinde kalacağına,  karşısındakinin bunu hak ettiğine dair kendine yemin ediyor. Zaman geçiyor. İnsanın siniri geçiyor, bunun iyi bir şey olduğunu biliyor aslında ama sinirinin geçmemiş olmasını istiyor. Karşısındakinin bunu hak ettiğinden hala son derece emin çünkü. İnadını bırakmak istemiyor. Karşıdakini özlediğini inkar ediyor. Çok özlediğini. İnsan çok hırslı.
Ama insan benim.
Ama insan sizsiniz.
Azıcık duygusallı, ergenli, tespitli bir yazı oldu sanırım. Okurken kustuysanız özür dilerim. Ama ben sizi yine de seviyorum canlarım :))9. Bbbbbbbbb

2 yorum:

  1. İhi ^_^ kusmuğumu içömde tuttom cınımsss ;-))))))99)))9

    Yok lan. Haklısın. Ama sanırım ben insan sınıfına giremiyorum bu yüzden.
    Hayvan çok mükemmel.
    Ama hayvan benim... U_U *dın dınnnn*
    Ehe şaka yaptım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ehehe sen çok mükemmelsin cınım hepimiz biliyoruz bunu.
      İstisnasın insanların yüzde 5indensin falan güzel şeyler bunlar oley. :)))))))99

      Sil