30 Ağustos 2012 Perşembe

Başlıklar konusunda çok kötüyüm

Bugün de bozduğum bilgisayarım için ağlıyorum.
Şu bilgisayarım bozulduğu günler içerisinde içimden o kadar çok yazı yazmak geçti o kadar çok yazı yazmak geçti ki anlatamam. Ama ne oldu yazamadım. Çünkü niye,  çünkü bilgisayarım pencereleri sürekli alta indiriyor. Sonra İpek her zamanki gibi ağlıyor tabii, başka yapacak şeyi mi var :(((((8 Gerçi düzeldi mi düzelmedi. Ama ben onu artık böyle kabul ettim, sürekli tıklamak sinir krizi geçirmeme sebep olmuyor artık. Klavyeme dondurma dökülmedi ama bu oldu, sanırım birilerinin bedduası tuttu hanyyy ;)))99.
Sırf biri eleştirecek diye cümle kurmaktan bile çekiniyorum bazen, sırf biri İngilizceme laf eder diye havasına İngilizce konuşan birine Türkçe cevaplar veriyorum. Özgüven düşüklüğü mü bu bilmiyorum ama biri bana laf edecek diye yapmadığım şey kalmıyor. Hele bir de o lafı duyunca bir alınıyorum, bir tripler, bir ergenleşmeler falan. Eğer o lafı edenle o sırada yakınsam triplerimle ağzına ediyorum bildiğin. Ama artık onu da yapamıyorum. Çünkü trip yaparak ağzına etmeye de çekinir oldum. Böyle eleştirilince giriyorum mağarama düşünüyorum kara kara ulan ne yetersizim diye. Çünkü neden?  Çünkü poposu boklu aptalın teki bana laf etti. Tabi İpek durur mu?  Bunun için de ağlıyor :((((88. Ağlamak lafı çok güzel. Ağlamıyorum ama kafama taktığımı dalgalı bir yolla belli etmek için ya da kafama takmadığımı dalgalı bir yolla belli etmek için, sonuçta dalgalı bir yolla bir şeyleri belli etmek için ağlıyorum demek çoğoş. Bunu açıklamayaydım iyiydi. Konudan konuya atlıyorum yine, farkındayım. Kafam çok dolu onun için muhtemelen.
İlişkiler çok abartılıyor. İlişkiler dediğim öyle sevgililik falan değil. Yani arkadaşlıklar bile çok abartılıyor. Ben abartıyordum ya da. Karşındakinin de bir insan olduğunu düşünmeden çok şey bekliyorsun sanırım. Ne bileyim yok çok umursasın, yok gerçekten seviyorsa belli etsin. Ya da belki bir şeylere tepki olarak yaptığı bir siklememezlikten hemen çıkarılan ‘ben tabi her şeyi affederim, ben tabi her şeyde buradayım, tabi umursamıyor beni çünkü ben enayiyim’ gibi bir yaftalama falan. Çünkü böyle diyince kendini ‘ben hep iyiydim, hep düşünceliydim, o beni sikti ve ben de ağladım, acı çektim,dersimi aldım’ gibi hissediyorsun.  Kendimden örneklerle konuşuyorum şu an, ben de böyle oluyor yani bu. Ama şu bir gerçek ki acı çekmek herkesin hoşuna gidiyor. Herkes hissettiği en ufak şeyi dağ yaparak anlatmaya bayılıyor. İnsanlar acı deyince ‘keşke hiç olmasa’ deseler bile yaşadıkları acılarla övünüyorlar. O acılar olmasa ne yapacaklarını bilemiyorlar. Keşke kötü bir şey başıma gelse de insanlar acısa bana, iyi davransalar; ben de şöyle yapsam böyle yapsam gibi sikko düşünceler falan alıyor başını gidiyor. Acı olmadan nasıl yaşanır bilmiyor hale geliyorlar. Ki bunun yanlışlığından bahsetmeme gerek yok sanırım.
İnsan sürekli umursanmak istiyor, kendisiyle ilgili herhangi birinin bir düşüncesini gösterdiği herhangi bir şeye ego bir kabarıyor, bir kabarıyor ki sormayın. İnsan umursanmaya muhtaç. Umursanmadığında kalkıyor sinirler havaya, öyle bir kalkıyor ki ne yapacağını bilemiyor. Yine acı çekiyor gibi triplere giriyor. İnsan duyguları yüzünden kendini aptal konumlara sokuyor. İnsan çok gerizekalı.
En ufak acıyı ‘ben bu acıyı uzun süre çekeceğim…….. ah ne kadar yazık………’ gibi değerlendiriyor. Acı çekmekten hoşnut ama acı çekerken Hollywood filmlerinde depresyona giren kızlar gibi rol yapmak hoşuna gidiyor.  İnsan çok ergen.
O en başta anlattığım ‘düzeltilmekten, eleştirilmekten korkma’ durumunda insan büyük bir etken oynuyor. Kendisi düzeltilse sinirleri bozuluyor ama birisini düzeltmenin verdiği mutluluk hiçbir şeyde yok. Birisi bir hata yapsa da düzeltsem, birisi bir hata yapsa da bir şey desem, birisinin şu yanına bir laf etsem gibi istekler alıyor başını gidiyor. Yapınca eleştirisini oh değmeyin keyfine. Seviştikten sonra sigarasını içerken yanında uyuyan kadını izleyen adamdaki huzuru hissediyor içinde. İnsan fazla iğrenç.
İnsan bir şeye sinirlendiğinde, bir inat yaptığında hiç bırakmayacağına o sinirinin hep içinde kalacağına,  karşısındakinin bunu hak ettiğine dair kendine yemin ediyor. Zaman geçiyor. İnsanın siniri geçiyor, bunun iyi bir şey olduğunu biliyor aslında ama sinirinin geçmemiş olmasını istiyor. Karşısındakinin bunu hak ettiğinden hala son derece emin çünkü. İnadını bırakmak istemiyor. Karşıdakini özlediğini inkar ediyor. Çok özlediğini. İnsan çok hırslı.
Ama insan benim.
Ama insan sizsiniz.
Azıcık duygusallı, ergenli, tespitli bir yazı oldu sanırım. Okurken kustuysanız özür dilerim. Ama ben sizi yine de seviyorum canlarım :))9. Bbbbbbbbb

12 Ağustos 2012 Pazar

Boş zamanlarımda İlay'a sövüyorum

Sıkıntıdan bir gün daha doğrusu gece içinde iki kez yazıyorum. Biliyorum yapmamalıyım çünkü sonra bir ay boyunca bir daha yazmıyorum ve düzenli yazmak daha iyidir her zaman için. Sanırım. Psikolojik dengem için. Sıkıntıdan dedim ama aslında sıkıntıdan değil. Sinirliyim. İlay’a sinirliyim. İlayı çok seviyorum sanırım, bir insanın en yakın arkadaşını ya da öyle bir şeyini sevmesi gerektiğinden daha fazla. Yani demem o ki eğer sims mantığıyla yaşasaydık şu an sims ilayla ‘woohoo’ yapmamıza bile izin verirdi. Woohoo! Woohoo. Bunlar hep seks.
Neyse. Çok sinir oldum işte ben ona. Çünkü önemsenmiyorum, önemsediğim kadar. En azından benim düşüncem bu ama o da böyle düşünüyor dediğine göre. O benim başkalarıyla konuşurken onu umursamadığımı düşünüyor ve ben de onun beni başkalarıylayken umursamadığını. Evet bu benim hatam ama yine de sinir oluyorum işte yapacak bir şey yok. Aramız düzelirse bile kavga atmak gibi bir adım atarak ilk adımımı yapmaya kalkışmıştım ben. Sonra anladım ki o kavga edecek kadar bile umursamıyor, ve eğer kavga edersek ben muhalefet olup İlay’ı haksız çıkarırmışım öyle olmadığı halde. Ben de peki dedim attığım ilk adımı çektim sen bilirsin ilay dedim ne bok yersen ye dedim mutlusun zaten böyle dedim ben de yazmam bundan sonra zaten dedim çektim elimi ayağımı. Çekmek istemedim aslında ama öyle yapmam gerekti. O öylesini hak etti. Ben konuşmak istedim ben onun bana çemkirmesini niye böyle yaptığını açıklamasını istedim. Sinirlenmek istedim. Hatamı anlayıp üzülmek istedim. Özür dilemek istedim. O istemedi, ne yapayım ki? Uğraşamam kavgayla dedi. Dediklerimi umursamadı dalgayla cevap verdi. Eğer bir şeyler olacaksa da yok benden adım falan. Atsın kendi adımını, madem böyle istemiyor kendi bulsun. Ki zannetmiyorum ki atsın çünkü çok eşsiz bir insan değilim yani bilmiyorum. Umursamaz sanırım. Evet, böyle buna inandırmak istiyorum kendimi. Önemsenmek falan istemiyorum ben çünkü. Haketmiyorumdur belki de. Sinirlerimi bozdu. Bozmasın. Of. Ergenleştim ben ya. Aşık mıyım amk bu ne yani siktiğimin İlayıymış. Yeter ha. Bok yesin sürtük. Tamam.
Bu arada bu İlay bundan önceki bir yazıda ismi geçen Karküresi diye tanıttığım şahıs. Nickname’e falan gerek yok amk zaten okuyanım da yok. No problem.
Gerçi bir şey daha oldu. Ama onu bu kadar açık anlatamam sanırım. Yani oldu mu onu bile bilmiyorum. İşte garip oldu yani. Hani bazen olur ya anlayamazsın ne hissettiğini. Öyle oldu. Açıklamalı mıyım ki? Kendimden bile utanıyorum sanırım. Bilmiyorum işte.
Açıklamıycam. Eğer bir şeyin olmamasını istiyorsanız o şey olmamış gibi davranın bir süre sonra o şey olmamış gibi olur. Ki zaten içimde yaşadığım ve yaşanmasına benim sebep olduğum aptalca bir şey bu ve eminim bu mantıkla yok edilebilir. Çok önemli şiddetli bir his de değildi zaten. Hafifti. Garipti işte.
Bir daha şu Kinderimsi işlere girmek istemiyorum. Kimseden hoşlanmak falan istemiyorum. Çok saçma çok gereksiz işler. Kimseye ihtiyacım yok ki benim. Girmiycem. Okullar açılınca da Kinder denen veleti kanka yapıcam kendime. Başka bir şey istemiyorum zaten. Sanırım.
Hem niye hep ben platonik oluyorum amk. Bıktım artık şu durumdan. Niye ben hoşlanan tarafım. Hoşlanan taraf zayıf taraftır. Seven, kaybeder işte. Gitsinler benden hoşlansınlar amk. Ala ala yaaaa……
Ben olsam ben de benden hoşlanmam ki. Neyin kafasındayım acaba? Yani aslında muhabbetim falan var sanırım, tipim de bakılmayacak kadar kötü sayılmaz. İnsana benziyorum diye düşünüyorum. Ama yeterli değil galiba. Olmayınca olmuyor işte. Olmasın zaten.
Ne işim var ya? Gereksiz.
Ama çok sıkıldım. Belki komikli bir arkadaş çevrem olsa bunlar olmazdı. Belki hep o yüzden böyledir.
Çok yalnızım lan.
Moralim daha da bozuldu. Ne boktan bir yazı oldun sen ya?
Neyse.
Bbbbbbbbbbbbbbbb
_________________________________________________________

-----çok çok ergence çok çok overly attached çok çok iğrenç çok çok abartılı çok çok çirkin yazı. okunması bu kişi hakkında kötü düşüncelere sahip olmanıza sebep olabilir------

Yeni yazı yazı yazacaktım ama üç yazı yaparak abartmak istemedim. Ama yazmalıydım çünkü moralim çok çok çok bozuldu. Aslında bozulmaması gerekiyordu ama bozuldu. Umursamam gereken insan sayısı çok kısıtlı olduğu için sanırım umursamam gereken herhangi birini haddinden fazla umursuyorum. Ama nefret ediyorum. Nefret ediyorum. Twitter'ını unfollowlamıştım milletle konuşmasını ve aşık olduğu çocuk -yazıqqqqqq- la ilgili tweetlerini daha fazla görmek istemediğim için. Ya da sosyalleşmesini. Tam bir overly attached friend'im evet. Ama giriyordum yine de sürekli, bakmak için ne yazdığına. Yazıyı yazdıktan sonra tekrar girdim. Belki kavga sırasında yazmıştır xdxd diyerek. Yazmamasını bekliyordum tamam. Ama, kavga ederken orada gidip o gerizekalı çocuğa tweetler atmış. Yani sürekli ismini vermeden tweetler attığı biri var onun işte ona. Amk. İnsanın hiç mi umrunda olmam ya? Biliyorum bilerek yaptığını ama artık istemiyorum. Seninle mi uğraşıcam ya. Uğraşmıycam. Sinir oldum. Cidden sinir oldum. Aptalaptatpatplpatltplpatlatpaktpatkt..... Üzül o çocuğa çünkü seni siklemiycek. Çünkü o kadar büyük bir egon var ki, o kadar kendini bir şey sanıyorsun ki. Yok gizli mesajlar yok bir şeyler. Uğraş sen. Evet. Çünkü o egonun zararlarını görmeyi hakediyorsun bence. Egon değil de odunun tekisin amk. Bildiğin odunsun. Niye umrunda olmak istediğim benim gerizekalılığım sana aşıkmış gibi davranıyorum biliyorum ama bu ne amk ya? Bu ne? Ben kinderden bahsederken diyordun ki yok habire onu diyorsun yok şöyle. Amk. Sen daha betersin. Twitterda iltifat edip egonu kaldıradursunlar. İlla ki bir şekilde bozulacak ki moralin. Sürekli mutlu kalamazsın. Ve moralin bozulduğunda da yine kendini kesiceksin. Zaten sen bana anlatmazsın. Niye umrunda olmadım ki senin hiç ya. Niye yani? Kendini kesmek yerine birini anlatmak daha kolay diye düşünüyordum ama tabi senin için öyle değil tabi. Sen farklısın. Özelsin. Çünkü sen çok zekisin dimi? Tebrik ederim. Çok sinirliyim sana. Bunu okumayacağını biliyorum evet. Umrunda değilim onu da biliyorum. Ve tam bi loser'ım bunu da çok iyi biliyorum. Kahretsin. Teşekkürler ama. 
İyi geldi.
Bokumu ye.
Aptal egoist bencil sürtük.
Çok ergenim.
Çok overly attached'ım.
Teşekkür ederim.......

-----çok çok ergence çok çok overly attached çok çok iğrenç çok çok abartılı çok çok çirkin yazı. okunması bu kişi hakkında kötü düşüncelere sahip olmanıza sebep olabilir------

Baybaybaybayaybyabyabyabaybayabyabayabaybayabyab

Sevgililerim. Nasılsınız?

Söz vermemem gerektiğini tekrar ve tekrar belirtiyorum. İnsancıllaştırdığım kendimi yaşadığına düşüncelerinin olduğuna beni anladığına inandığım defterler, internet siteleri, bloglarım var ve bu zaten psikolojik olarak iyi bir yerde olmadığımın bir ispatı ancak sorun bu değil. Normal arkadaşlarım olmadığı olsa bile çok çok az miktarda olduğunu yani demem o ki asosyalin teki olduğumdan insanlarla konuşmak yerine bloglarla konuşup, insanlara sözler vermek yerine bloguma söz verdiğimden ve sonra blogun konuşma kabiliyeti olmadığı için bir iki gün sonra onu unuttuğumdan ve ve –sonunda cümlenin sonuna geliyorum- dolayısıyla verdiğim sözleri tutamadığımdan söz vermemeliyim. Vermemeliyim yani.
Bak mesela günlüğüme her yazdığımda diyorum ki GÜNLÜĞÜM SÖZ SANA YAZCAM BUNDAN SONRA HER GÜN YAZCAM HER GÜNÜMÜ ANLATÇAM ARTIK ASOSYAL DE OLMUYCAM HER ŞEY SÜPER OLUCAK MÜKEMMEL OLCAK ÇOK ÖZÜR BB. Sonraki yazdığım tarih 2 ay sonra oluyor ve onda  da aynısı yazıyor. Çok acı bir durum. Evet, farkındayım. Sanırım ağlıyorum arkadaşlar bi sn…….
Neyse işte. Ama çok sıkılınca. Çok çok sıkılınca. Ve sürekli konuştuğun arkadaşların bile artık seni silkememeye ya da bu fiili kullanmamaya çalışmamı varsayarsak umursamamaya başlayınca. Böyle o hayali yarattığın bloglara, o ruhlara ihtiyacın oluyor. Diyorsun ben bir yazayım, bozmayım moralimi ben yazayım. Çünkü gerçek olmayan şeyler moralini bozamazlar. Moralin bozulmazsa hayat pembe olur. Onun içindir ki günlüğümü çoğu insandan daha çok seviyorum. Günlüğüm yırtılırsa bir insanın ölümünden daha çok üzüleceğim anlamına gelmiyor bu sevgili blogum ve sevgilim okuyucular, yanlış anlamayınız. Çünkü beynimde farkında olmadan yarattığım o garip düşünce beni o günlüğün bir ruhunun olduğuna ve bu ruhun sayfalar yırtılırsa günlük yanarsa kül olursa bile o ruhun kalıp benimle arkadaş olacağına inandırdı. Aslında o günlük benim.  Yani benim günlüğüm anlamında demedim. O günlük ben’im. Onun için diyorum ya kendimden bir tane daha olsa hayat boyu üzülmem işte. Onun için kafamda olmayan kişiler yaratıyorum. Sorunlu değilim. Yani bence değilim. Belki öyleyimdir. Zaten artık garip olmanın iyi olmak demek olduğu düşünüldüğünden garip olsam da sorun yok. Hollywood’un gariplikleri öven filmlerinden mi yoksa yeni neslin gerizekalılığından mı bilmem ama gariplik harbi çok iyi bir şey gibi oldu. Garipliği ben de çok sever oldum. Biri bana garip dedi mi seviniyorum öyle garip bir durum. Garip olmayın arkadaşlar gariplik iyi bir şey değil. Ben bunun da üllümünütünün oyunu olduğunu düşünüyorum o derece kötü bence. Hem çok günah cehennemlerde yanarsınız muazallah geçen gün bir arkadaşım arkadaşının arkadaşından duymuş garip olanların poposuna ateş sokuyolarmış cehennemde…… …  Yani çok kötü. Nereden nereye geldim.
Neyse işte size ne anlatmam gerekiyor bilmiyorum. Anlatacak değerli şeylerim yok sanırım o yüzden oluyor bunlar. Bir ay önce Sweney Todd'dan bahsetmiştim ya hani. İki haftadır nedense ona taktım. İlk izlediğimde öyle bir şey olmamıştı mesela ama sonra birden dilime dolanan şarkıyı farkettim falan felan. Nete girdiğimde The Worst Pies In London’un lyricsli videosunu açıp bağıra bağıra söylemezsem uyuyamıyorum mesela. Çok güzel ama o şarkı. Dinleyiniz efenim.

Broadway versiyonu da çok güzel. Babannem olmasını istediğim bir kadın oynuyor Mrs. Lovett'ı. Yerim.
Sonraaa, bir hafta tatile gittim ve iğrenç bir şekilde bronzlaştım. Kapkara oldum. Buğday tenli bir tipim zaten ve esmerlikten nefret ederim oldum olası. Şimdi bildiğin kapkarayım ağlıycam sanırım….. Bir de Marmaris’e gidicez bayramda. Sonum ne bilmiyorum. Zenci olup çıkıcam galiba.
Bir de tumblrlılara küfredip bir sürü küfürlü sorudan sıkılıp blogumu kapatmamdan bir hafta sonra tumblr buluşması teklifi almam çok kötü oldu. Tumblrlılardan evet nefret ediyorum. Evet, tumblrlıların hepsi beyinleri nutellayla kaplanmış ve Paul McCartneyle sevişmeyi hayal etmekten başka bir amacı olmayan gerizekalı insanlar. Ama … amaa… Olum asosyallikten nereye gidicem bilmiyorum. Sırf asosyal olmayayım diye bu yıl dersaneye başlamayı bile kabul ettim. Ama yaz geldi ve yine asosyalim. Nefret ediyorum lan. Yaşadığım şehirde adam akıllı arkadaşım yok resmen. Hepsi şehirdışı ve şu an en yakın arkadaşım dediğim insan bile umursamıyor beni. Asosyallikten ölücem bildiğin. Yani bilmiyorum. Tumblr’ımı asla geri açmam ama o buluşmaya gitmek istiyor içimde o asosyalliği yenmek isteyen taraf. Gerizekalı da olsa insanlarla kaynaşmanın neresi kötü olabilir ki? Sokağa çıkmaktan korkmak, alışverişe gidince mağaza görevlisinin yaklaştığını görüp kaçmak istemiyorum artık. Özgüven istiyorum konuşabilecek cesaret istiyorum canım sıkıldığında dışarı çıkabilmek istiyorum. Çok mu şey istiyorum amk ya. Belki de bir süre bunlardan nefret etmemden kaynaklı bu durum. Çünkü insanlardan gerçekten nefret ettim. Hiçbirini sevmiyordum hiçbirini. Ama artık kabullenmek istiyorum sanırım onları. Onlarla çok yakın olmam belki ama sadece kendimle vakit geçirmekten çok sıkıldım. Okullar açılsa bile daha iyi olacak sanırım en azından bir iki kişiyle internet dışında bir ortamda konuşma imkanına sahip olurum. O imkana sahip olma düşüncesi bile iyi geliyor şu an. Ve o tumblr buluşmasına gidip hepsiyle taşak geçmek istiyorum. İşin kötü yanı da beni davet eden o okuldaki kişiyle dalga geçeceklermiş gibi bir his var içimde ve bunu yaparlarsa cidden giderim ordan. Sebebi de şu ki baktım o buluşmaya gitme olasılığı olan şahıslara hepsi bildiğin kendini modern sanan bidıls seven ama castin dinleyen ve de böyle… sevgilisi onu terk edince ağlayan tipten insanlar. Böyle insanların siyaset konusundaki düşüncelerini bilirim. Daha doğrusu şöyle diyim bir şey bilmezler ama bazı kalıpları vardır ve o kalıplara uymayan insanlar biter onlar için. Bir şey bilmezler ama ortada bağırırlar ŞUNU TUTUYOM AĞAĞAĞA ATATÜRKÇÜYÜM diye. Atatürk’e Atatürk’ün görse utanacağı bir şekilde taparlar. Kötüdür onlar. Benim dediğim arkadaşım da işte ailesi muhafazakar biri. Kapalı kendisi ve siyaset hakkında o da pek bir şey bilmiyor. Sadece onun da kalıpları var sanırım aşmış biraz oraya uyum sağlar kesinlikle ama öbür iğrenç insanlar nasıl bir tepki verirler bilmiyorum. İki tarafı da sevmiyorum. Siyaseti de sevmiyorum. İnsanların olduğu bir yerde barışın olamayacağını ve savaşın cinayetin pis şeylerin her türlü olacağını kabullendim sanırım ve şu an John Lennon Reyizin tumblr klişesi olmasına rağmen güzel kalan nadir şeylerden olan Imagine şarkısının içeriğindekilerden başka bir şey istemiyorum. Ve bu mümkün olmayacak onun için din hakkında siyaset hakkında konuşmanın ne yararı var ki? Hippi olup bir ömür boyu ot çekip karavanla gezerek mutlu bir şekilde yaşamak bence bu aptalca şeyleri konuşarak tüm ömrü harcamaktan daha zevkli. Bilmiyorum işte. Tumblr buluşmasına gidersem de yanıma birini daha alıcam sanırım. Olmadı gitmem zaten nefret ediyorum tumblrdakilerden. Dersaneyle de sosyalleşebilirim diye umuyorum. Asosyal olmaktan nefret ediyorum…….. Bunun sebebi benim biliyorum ama yine de nefret ediyorum. İnsanları sevmemek kötü bir şey ve ben insanları sevmiyorum. Gördüğüm herkese karşı bir önyargı besliyorum ve tanıdıkça önyargılarımın haksız olmadığını anlıyorum. Okuldan bu yıl arkadaş edinebilmem bile çok şaşırtıcı bir olay çünkü ben geçen yaz tüm yıl yalnız gezicem ağağağ diye ağlıyordum. Ama edindim işte. Hepsi ergen bana göre, hiçbiriyle tam anlamıyla ‘arkadaş’ olamam ama yine de kendi kafamda yarattığım bir varlık olmaması daha iyi sanırım. E diyorsan neden onlarla takılmıyorsun işte beğenemiyorum. Gerizekalıyım ben biraz. Kendini beğenmiş biri değilimdir ama hala aradığım arkadaş çevresini bulamadım. Şu sürekli kızkıza gezen ve boş vakitlerinde erkekleri konuşup kıkırdamaktan, sevgili yapmaktan başka bir işi olmayan insanlardan nefret ediyorum. Onlardan biri olmam. Olmak istemiyorum. Eğer okuldakilerle takılırsam sonum bu olacak bence. Takılmam onun için. Zaten bana göre kızlardan iyi arkadaş da olmuyor, demek istediğim en azından bizim okuldaki tüm kızlar yukarıdaki mantıkla hareket eden tipler. Okulda kafa olan iki üç tane kişi varsa hepsi de yukarıdaki tiplerden dolayı karşı cinse sevgiliden başka bir gözle bakmazlar sanırım. İğrenç işte. Erkek gibi olmayı planlıyorum onun için bu yıl. Zaten 9gag ya da 4chandeki erkekler böyle kızlar böyleli postlara bakılırsa erkek gibi yaşayıp erkek gibi düşünüyorum ama tipim ergen bir kız gibi duruyor galiba. Saçlarımı falan kestirmek istiyorum aslında da öküz gibi saçım olduğu için aslan yelesine dönerler diye korkuyorum, yapamıyorum. Ki dönmüşlerdi çocukken bir kere denediğimde kestiremem onun için. Aman. Dik falan durayım ben ve azıcık özgüven edinip bir şeyler yapayım bence.
Asosyallik……..
Eğer buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim çünkü çok saçma şeyler yazdım ben yine.
Sizi seviyorum canlarım ve şöyle bir gerçek var ki:
Blogger > Öbür siteler
Öptüm.