26 Mayıs 2012 Cumartesi


Bundan sonra sadece blogger’ıma açılmaya karar verdim.
Twitterda sikertme yapmak, ya da tumblrda yazı yazmak hiçbiri bu kadar etkili olamıyor. Sadece blogger’ım etkili olabiliyor moralimi düzeltmeye, sinirimi atmaya, rahatlamaya.
Zaten tumblr’da sadece kendim olunca “çok küfrediyorsun” diyen bir yakın arkadaş ve de babaannemin o 70 yaşındaki haliyle google’da  ismimi aratıp twitter’ıma ulaşıp oradan da tumlr’ıma girdiği ve sürekli anonimden “ders çalışmaya öff denir mi?” “ders çalışmak çok mu zor?” gibi sorular sorduğu gerçeği var. Ve bunlar oradan soğumak için son derece yeterli.
Anlatmak istediğim konuya balıklama atlıyorum, en çok sinirimin bozulduğu şey ciddi anlamda yedekte kalmam. Gerçekten ciddi anlamda yedekteyim. Yedek. Yedek arkadaş. Yedek en yakın arkadaş. Rastgelince konuşulan kişi. Hiçbir zaman bir işe yaramayacağı bilinen kişi. Ben hep bunlarım. Eğer en yakın arkadaşınızla küserseniz bana gelip onun dedikodusunu yapabilirsiniz, çünkü ben hep dinler ve hak veririm. Çünkü ben yedeğim. Eğer çok mutlu olursanız ve çevrenizdekilerin bunu umursamayacağını bilirseniz gelip bana anlatın, çünkü ben hep olumlu tepki veririm. Eğer saçma sapan bir hayaliniz varsa ve bunu gerçekleştirebileceğiniz konusunda hiçbir şüpheniz yoksa gelip bana yine anlatın, ben destek çıkarım. Ama bir şey olduğunda. Yani bana bir şey olduğunda ben hep yalnız kalayım. Kaderim bu çünkü benim.
Yedekteyim işte. Hani kötü gün dostları önemlidir gibisinden laflar var ya oradaki kötü gün dostunun ağzına ediyorlar işte. Hakediyor belki de o da. Ağzına ettirtmemesi lazım, ama ediyor.
Benim bir kötü gün dostum yok mesela. Çünkü ben derdimi anlattığımda size o dert saçma gelir. Çünkü ben derdimi anlattığımda beni teselli etmek yerine ne kadar saçma şeyleri dert edindiğimi söylersiniz. Çünkü ben derdimi artık anlatamıyorum. Çünkü artık eleştirilmekten o kadar bıktım, o kadar usandım ki.
Ha, var tabi. Çok iyi insanlar var şu dünyada. O kadar iyiler, o kadar iyiler ki. Ama onlar hep yanında olamıyorlar işte. Onlar uzakta oluyorlar, görüşülmesi zor kişi oluyorlar. İnternetten bile ağzına eden insanlar gibi, internetten bile mutlu eden insanlar onlar. Ama onlar internette bile zor görüşülen insanlar aynı zamanda.
Ben ağladığımda kimseye ağladım diyemem. Çünkü ben az ağlarım ama ağladığımda o kadar çok o kadar çok ağlarım ki. Ve o ağlama sebeplerimi saçma bulursunuz siz. Çünkü sizin yaptığınız her şey mantıklıdır. Çünkü siz hep zekisinizdir. Çünkü siz hep mükemmelsinizdir. Çünkü, en iyisi sizsinizdir.
Ama lafa gelince örneğin bir özgüven konusunda “Aslında bende de var özgüven düşüklüğü, benim de özgüvenim çok düşük” dersiniz. Çünkü her şeyi sahiplenirseniz ancak mükemmel olursunuz.
Ben üzgün hissettiğimde bunu yazmaktan başka hiçbir şey yapamam. Kızgın hissettiğimde de. Eğer bir kavgadaysak anlatırım, her şeyi anlatırım. Ama o kavgalar hiçbir işe yaramaz çünkü siz o sinirle benim dediklerimi umursamazsınız. Çünkü siz o sinirle ağzınıza geleni söylersiniz. Ama benim kavgalarda dediklerim pek de sinirden edilmiş laflar değildir. Eğer gerçekten hissetmemişsem, söylemem. Söylemem işte. Ama siz, siz anlamazsınız.
Keşke siz, siz olmasaydınız. Keşke ben yalnız kalmak zorunda olmasaydım. Keşke ben ağladığımda, yanıma gelen tek kişi annem olmasaydı.
Keşke.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder